Esaret Hayatlar

Esaret Hayatlar

Serkan 7-12-2018, 14:42 0 799 kez görüntülendi

Esaret içinde günlerimiz gelip geçiyor. Sabahın erken saatlerinde işe gitmek için uyanan bizler, belki çoğumuz arkada bıraktıklarımızla yollara düşüyoruz. Arkada bıraktıklarımız derken, okula gidecek çocuklarımız yada çeşitli işlerine gidecek yine yakınlarımız. Çoklarımızın ev halini özlediğimiz anlar. Günümüzün yoğun olan saatlerini evlilik gibi akit yaptığımız işyerlerimizde geçiyoruz. Sabahın ilk yolculuk stresini bitirdikten sonra, bir poğaça yada simit, beraberinde sıcak bir çay ile kahvaltımızı yaptıktan sonra günlük hengameye başlıyoruz. Birçoğumuz, hafta sonunun nasıl geçtiğini anlatır, birçoğumuz dünü sorgular, birçoğumuz içinde bulunduğumuz günün planlamasını çıkarır, birçoğumuz haftanın planlarını inceler, birçoğumuz toplantılar, birçoğumuz araç şoförlüğüne başlar, birçoğumuz tezgahtarlığa, birçoğumuz şantiyelerde, birçoğumuz hayatın her alanındaki iş kapsamında start alır ve devam eder. Herkesin işleri farklı olsa da; ortak noktamız "amaç" aynı.

Hızlandırılmış bir iş hayatının içinde, çıkış çaresi aradığımız sosyal yönümüz 14x6 cm'lik bir ekranın içinde saklı. Geniş hayatı küçük ekranlara sığdırmayı başardık. Bu ekran içinde selamlaşır, duygu ve düşüncelerimizi paylaşır, noktayı koyar sonrasında ekranı kapatırız. Teknolojiyi hayatımıza değil, hayatımızı teknolojiye adapte etmeye çalışıyoruz ve başarıyoruz. Akıllı telefonlar ile iş hayatımızın mesai saatleri içerisinde sınırı kalmıyor 7/24 e-mail, sms vb...iletişim kanalları ile her an hazır ve nazır bir şekilde iş psikolojisini yaşıyoruz. Ev yada sosyal hayatımızda yaşadığımız olumsuz bir durumu iş hayatına yansıtmamaya çok gayret ederiz, üstelik başarırız da; ancak iş hayatında yaşanan olumsuz bir durum olursa, hayatımızın her alanına yansır. An be an olumsuzluğu yaşarız / yaşatırız. Hayatın idamesi, günlük rızkı bulmaktan geçer. Yeme-içme rızkını temin ettikten sonra, ailenin idamesi için, onların ihtiyacı olan rızkı anlamlandırmak gerekiyor. Rutin gözüken; fakat arka planda sonu olmayan bu yolculuğun, en önemli kısımları dışarıda görünen; ama sürekli içinde olduğumuz iş hayatı. Aslında ben bunun adına "modernize edilmiş kölelik sistemi" diyorum. Sizler nasıl adlandırırsınız bilemiyorum. İki türlü yaşam şekli mevcut;

- Birilerinin istediği gibi yaşama şekli (bu yaşam şeklinde dışarıya açılmak kesinlikle yok)
- Birilerinin kendi istediği gibi yaşama şekli (orta ve alt olarak adlandırılan kesimde asla olmayan bir yaşama şekli)

Birilerinin çalışmak, çalışmak zorunda olan birilerinin kullanımını sağlayan birileri ve tüm bu birilerinin bağlı olduğu bazılarının yaşaması üzerine kurulu olan bir sistemin içerisinde sürekli bir savaş hali mevcuttur. Bu savaş inandığın değerleri dahi geride bırakmaya yeter de artar bile. Bu nedenle ne istediğin çok önemli. Birgün iş çıkışında otobüs ile eve giderken, yanımda duran birinin telefon konuşmasına kulak misafiri oldum "çalışanlarının maaş ödemelerinin bankaya yatırılıp/yatırılmaması" ile ilgili görüşme yapıyordu. Muhtemelen ilerleyen saatlerde konuya ilişkin görüşmeleri devam etmiştir. Görünen o ki, bahsettiğimiz gibi çalışma saatlerinde bir sınır yok ve olmayacak ta. Konumuz bundan ibaret. Hayatımızı esarete dönüştüren çalışma şekillerimiz.

Kısır döngünün içinden çıkmak oldukça zordur. Eskimiş bir arabada şöförlük yapmak mı? yeni arabada şöförlük yapmak mı? kapalı dar bir alanda iş yapmak mı? ferah geniş bir alanda iş yapmak mı? Kibir deryasının içinde yüzen ego tatmini yapan yönetici ile çalışmak mı? Herşeye açık pozitif bir yönetici ile çalışmak mı? hayatımızın her alanında bunları örneklerle çoğaltabiliriz. Gereklilikler, zorunluluklar, zorluklar, kolaylıklar, dedikodular, psikolojik dengeler vs...

Esarete dönen hayatımızdan, belki de zamanla çıkış yolları arıyoruz yada aramaya başlayacağız. Çoğu psilkoloji desteği ile, belki psikiyatrik durum yada çeşitli ortapedik rahatsızlıkların tavan yaptığı bir dönemlerde yaşıyoruz. Bu ruh hali böyle devam ettiği sürece, ruhsal olarak çöküntüler daha da artacak gibi. Çözüm konusuna gelince ilerleyen günlerde yazının devamında değinmeye çalışacağım....



Yorumlar (0)
Yorum Ekle
  • Okunamayan kodu yenilemek için resmin üstüne tıklayınız